25.05.2015

[Tekirdağ] | Bir Yamaç Paraşütü Macerası

16-17 Mayıs tarihlerinde, işten arkadaşlarla doluştuk bir araca; Namık Kemal Üniversitesi Resim bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışan ortaokul arkadaşımın evine doğru yola koyulduk. Tabii ki yolculuk öncesi hepimizin aklında tek bir şey vardı: Uçmak!

Trakya üzerinden yaptığım her türlü yolculuk, beni inanılmaz mutlu ediyor; zira Trakya'nın peyzajı gerçekten çok keyifli. Yeşil tepeler, sarı tarlalar, bir yanda deniz, öteki yanda otlayan hayvanlar... 
Yamaç paraşütü ile ilgili detaylara geçmeden önce, hafta sonu Tekirdağ'a doğru yapılabilecek olası bir ziyaret için, kendi yaptıklarımızı anlatmakla başlıyorum yazıya...

Akşamüzeri 5'e doğru Tekirdağ'a vardığımız için, hep birlikte öncelikle kısa bir şehir turuna başladık. Atatürk Bulvarı yanından sahil şeridi, Cumhuriyet tarihinin ilk Vali Konağı, Rüstem Paşa Camii, şehir içindeki muhtelif lokasyonlarda sıra sıra dizili tatlıcılar, Namık Kemal adında bilimum yapı ve kamusal alan, ciddi orandaki sokak köpekleri (kedi, yok denecek kadar azdı) gördüklerimiz arasında sıralanabilir. Gezi rotamızda olmayan; ancak internette de rahatlıkla bulabileceğiniz birçok müze ve camiiyi de gezilecekler listeniz içine dahil edebilirsiniz.

Özcanlar Köfte - Tekirdağ Köftesi ve Tatlılar
Şehirde, Tekirdağ Köftesi yapan çokça lokanta bulunuyor; fakat tavsiye edilen ve ismi sıkça duyulan iki köfteci var. Biri Özcanlar Köfte; diğeri de Köfteci Ali. Kısa bir araştırmadan sonra bizim tercihimiz Özcanlar'dan yanaydı. Tekirdağ köftesine özel bir sempatim olmamasına rağmen; köftelerin tadına hepimiz bayıldık. Kendi yaptıkları ayranları da hafif ekşi ve koyu olarak cam şişede servis ediliyor. Yemek sonrası haliniz kalırsa yöreye özgü Hayrabolu tatlısı, peynir helvası veya fırın sütlaç da sipariş edilebilir.

Aynı gün, şehir içindeki turumuzu tamamladıktan sonra Kumbağ'a doğru yola koyulduk. Sahilde turlamaca, rejisör sandalyelerinde oturmaca, paçaları kıvırıp denize ayak sokmaca, hoplamalı - zıplamalı fotoğraf çekimleri, çember oluşturup şarkı söylemece vb. aktivitelerimiz sonrası ertesi günkü uçuş heyecanı ile Tekirdağ'a geri döndük.


→ Uçuş Günü
Uçuşun gerçekleştirileceği yer Uçmakdere'de. Sortie sırası olduğu için, erken bir saatte varıp (açılış 09:00 gibi) isminizi yazdırmanızı öneririm. İlk çıkacak gruptaysanız önce Tekirdağ Yamaç Paraşüt Klübü lokaline gidiyorsunuz. İkinci ve sonrası çıkışlar için de direkt sahildeki paraşüt iniş alanına gidilebilir. İlk uçan grup doğruca sahile iniyor, onları yukarı çıkaran araç da aynı şekilde sahile gelmiş oluyor. Araç, bir sonraki gruptakiler ve tandem uçuş yaptıracak eğitmenleri de alıp tekrar 625 m'deki alana çıkartıyor.

Uçuş; rüzgarın hızı, pilotun keyfi, hava koşulları ile orantılı olarak 8 ile 12 dakika arasında sürmekte. Akrobatik hareketler de olsun, burgu olsun, iki takla atalım vb. talepleriniz varsa, cüzi bir ücret karşılığı pilotunuz ile küçük maceralar da yaşayabilirsiniz. Ancak benim gibi 92 doğumlu, ultra enerjik Bob Marley Ferdi'ye denk gelirseniz, bunlara gerek kalmayacak; zaten indikten sonra küçük çaplı bir mide sarsıntısı geçiriyor olacaksınız =)


Şaka bir yana, yaşadığım deneyimden inanılmaz keyif aldım. Çok çılgınca ve bir o kadar da eğlenceliydi. Uçuş sırasında video çekimi alternatifini tercih ederseniz, selfie çubuğu ile bir adet de GoPro veriyorlar. Onunla yapılan kaydı da iniş sonrasında CD ile teslim ediyorlar.

Bob Marley Ferdi ile Paragliding

→ Hora Feneri (Hoşköy) / Mocamp Çınar (Uçmakdere)

Uçuş sonrası, Uçmakdere'den ayrıldık. Araç ile sahile paralel Mürefte-Barbaros Yolu'nu takip ederek Şarköy'e kadar ilerledik. Yolculuk sırasında manzara gayet keyifliydi; ancak bir Datça yolu kadar dönemeçli olmasa; da hatırı sayılır yoğunlukta virajlar mevcut. 

Hora Feneri ve Gelincikler
Yol üzerinde, Hoşköy'deki 1861 senesinde Fransızlara yaptırılan Hora Feneri ve gelincik çiçeklerini görmek için kısa bir mola verdik. Şarköy'ü hayal ettiğimiz gibi bulmadığımız için tekrar Barbaros'a doğru geri döndük ve Uçmakdere'den ayrılırken gözümüze kestirdiğimiz, girişi dar bir sokaktan sahile inen, kocaman çınar ağaçları içindeki deniz kıyısı piknik alanında yemeğimizi yedik. 
Mürefte-Barbaros Yolu üzerinde bulunan Mocamp Çınar
Yemek yediğimiz mekanın adı Mocamp Çınar diye geçiyor. Aslında ideal bir kamp alanı; ancak bizim gibi araçlı yerel turistler çoğunlukta. Mangalda yapılan etler yumuşacıktı; ki zaten Tekirdağ'daki kırmızı etin lezzeti dillere destandır. Ev yapımı patates kızartmasını mutlaka yemeniz gerekir. Çoban salatayı da unutmayın. Mekanda alkol servis edilmiyordu; ancak alkol içmek isteyenlere de engel olmuyorlar; bakkala yönlendiriyorlar. Bir yanda deniz, öteki yanda dev çınar ağaçları altında su ve kuş sesleriyle yemek yemek... Kısa bir hafta sonu kaçamağı için yüklü miktarda huzur bulacağınızdan hiç şüpheniz olmasın.

→ Uçurtma Keyfi

Yemek sonrası İstanbul'a dönüş için yola koyulduk; ancak "uçmak" fiili ile yapmadağımız küçücük bir aktivitemiz kaldığından, yüksek bir tepede aracımızı park edip uçurtmalarımızı hazırladık, piknik örütlerimizi serdik... Sonuç yanda görülebilir. =)