23.01.2020

'Our common future' and civilization concept | "Bizim ortak geleceğimiz" ve medeniyet fikri

Medeniyetin kelime anlamının Doğan Kuban'ın bir kitabında Medine kentinden türemekte olduğunu okumuştum. Bu durumda; medeni olma hali, kentli olma durumu ile eş anlamda kullanılmakta olan bir terim. Dolayısıyla medeni olmanın yazılı olmayan şartlarını; kente adapte olmak, demokratik koşullarda kendi seçimlerini yaparken başkalarının seçimlerine de saygı duyabileceğin müşterek bir alanda ortaklaşa yaşama kültürüne sahip olmak şeklinde ifade edebiliriz. UN'in 2050 yılı için öngördüğü üzere, dünya nüfusunun %68'i şehirlerde yaşamaya başlayacak. Dolayısıyla, şehirler kapasiteleri zorlayarak gerçekleşen göç akınları ve değişmekte olan siyasi ekonomik koşullar sonucu oluşacak kentsel sorunlarla nasıl baş edecekleriyle şimdiden yüzleşmeye başlamış olmalılar. 

Göçler ve yeni finansal olanaklarla gittikçe artan nüfus, neoliberal politikalar ve kapitalist ekonomik konjonktürün etkilediği günümüz koşullarında, geleceği şekillendirecek üç ana faktörden bahsedilmekte. Bunların en başında tabii ki küreselleşme bulunuyor. Bu da zaman/mekân dualitesinin klasik anlamından farklı olarak, tek ve geçerli bir global platformun varlığı şeklinde basitleştirilebilir. Küreselleşme etkisinde, günümüzde Amerika'da satın aldığınız bir ürün hakkındaki şikayetinizi Hindistan'da bulunan call center üzerinden sisteme girebilirken; Dubai'de inşa edilecek olan bir gökdelenin mimari tasarımını Hollanda'da, mekanik altyapısını Almanya'da, elektrik altyapısını da Japon bir firmanın desteği ile Türk bir müteahhit firması ortaklaşa projelendirebileceğiniz küresel çaplı bir iş birliği benzeri çalışmaları baz alabiliriz. Bunların hepsi de iletişim ile başlayan ve enformasyona (bilgiye) evrilen bir süreçle birlikte okunması gereken basamaklar.

Dünya Wi-Fi Yoğunluk Haritası

Küreselleşme etkisiyle, ulusların varlığının yavaş yavaş göz ardı edilmekte olduğu bir geçiş dönemine doğru adım atmakta olduğumuzu kabul edebiliriz. Özellikle dünyadaki kaynakların kısıtlı olması, iklim değişikliği, enerji ihtiyacı vb. arayış içine girilmesini gerektiren katalizör misyonlu uzay keşiflerinin (space exploration) açmakta olduğu yolda, sadece dünya ile sınırlı kalamayacak farklı mekân ve zaman seviyelerine doğru bir yönelim içinde olduğumuzu görebiliriz. Artık aynı ülkede bulunan tek bir ulusa ait bir devlet kuruluşu değil (NASA), pek çok ulusun vatandaşını bünyesinde barındıran özel bir şirket de (SpaceX) uzay araştırmaları konusunda çalışmalar yürütmekte. Bu çeşitlilik içeren dokunun sonuçlarını ilerleyen zamanlarda hep birlikte takip edeceğiz. Açıkçası, ulusların önceliğinde şekillenen siyasi ve ekonomik çıkarların, artık bir geçiş ortamında farklı ideolojilerle eklemlenmeye başladığını deneyimlemekteyiz.

Küreselleşmenin ardında, şehirleşme ise bir diğer önemli basamak olarak belirtilemekte. Bunu da, daha çok ekonomik sebeplerin şekillendirmekte olduğu sosyo-politik bir bakış açısı üzerinden incelemek faydalı olacaktır. Şehirleşmenin getirisi olarak, değişen demografik yapı bir diğer etki maddesi şeklinde karşımıza çıkmakta. Buna, şehirlere doğru akan göç dalgalarının yarattığı nüfus haricinde; iyileşen sağlık koşulları sebebiyle artan yaşlı nüfus payının ezici çoğunluğu da ilave edilmeli. Bu madde ile ilişkili olarak, yapılı çevredeki planlama ve tasarım ilkelerini etkileyen ulaşılabilirlik/erişilebilirlik olgusu önümüze sıklıkla çıkıyor olacak. Ancak mekânların ulaşılabilir olması harici bir de kapsayıcı olması durumu da ele alınmalı ki; yapılan yeniliklerden/ değişikliklerden bir grup faydalanabilirken, başka bir grup dezavantajlı duruma düşmesin. 

Başka bir önemli faktör ise, etkilerini yıkıcı ve derin izlerle deneyimlemekte olduğumuz iklim değişikliği ile bağlantılı olan sürdürülebilirlik olgusu. Sürdürülebilir kalkınma, ilk ortaya atıldığı 1970'lerden günümüze, kaynakların kullanımında farkındalık sağlanarak; hem şimdiki, hem de gelecek nesiller için çevreye duyarlı yaklaşımlar/ürünler ortaya çıkartma kaygısı içermesi ile ekolojik yönü ön planda olan bir tüketim unsuru. Tüketim unsuru olarak niteliyorum; çünkü sürdürülebilir olan her şey, bir üretim aracı ile tüketilmek üzere pazarda sirküle olan öğelerden oluşuyor. Sürdürülebilirlik'i de bir sermaye kapsamında düşünüyor olmak, açıkçası, fikrin özü ile çelişmekte.

Yukarıda belirtilen üç ana etki haricinde ulaştırma ve lojistik, dijiatalizasyon ve akıllı ürün hizmetleri, kompakt yaşam ile ilgili sosyal yapıdaki değişim, teknolojiyi istek ve ihtiyaçlara göre özelleştirerek yeniden uyarlama ve filtreleme (customization), "bireysel biz" olgusu ile artmakta olan paylaşımlı ürün kullanma kültürü (Uber, co-working spaces vb.) geleceği şekillendirecek diğer çeşitli unsurlar arasında sıralanabilir ve gelişen teknolojik inovasyonlarla genişletilerek arttırılabilir. 

Sonuç olarak, geleceğimiz kentlerde yatıyor. Kentler ise üzerinde yeterli düşünce ve çalıştaylar yapılmayıp, ilkeli ve kullanım değeri odaklı aksiyonlar alınmadığı takdirde tam anlamıyla sorun yuvaları olmaya devam edecekler. Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde belirttiği gibi finalde her şey dönüyor dolaşıyor ve insanın 'kendini gerçekleştirme' olgusunda çözüme kavuşuyor gibi duruyor. Dolayısıyla; kentte olmak, sayıca fazla olduğun yaşam alanlarında 'kendini gerçekleştirirken' başkasının 'kendisini gerçekleştirmesine' engel olmamaya çalışma kabulü ile anlayış ve hoşgörü çerçevesinde ilerlemeli. Dolayısıyla medeni olmak, en basit şekliyle bu saygı ortamını asgari düzeyde sağlayabilmek olsa gerek. Antroposen dönem içinde, geleceği etkileyen faktörleri konuşmaya ve çağın gerekliliklerini yakalamaya başlamaya çalışmadan önce, dünyadaki bütün varlıklarla bir arada yaşamayı öğrenmeyi istemiş olmamız şart... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.