3.06.2016

Yaşam ve Seçimlerimiz | Vücut diliniz, nasıl hissettiğinizi şekillendirebilir...

İçinde bulunduğumuz seneye ait ilk yazım kişisel gelişim kategorisi altında Uplifers'ta 13 Ocak günü yayınlandı. Blog'uma; kişisel olarak tercih ettiğim, sevdiğim, ilginç bulduğum konular özelinde yazmaya niyetlenerek başlamıştım; ancak Uplifers içindeki birçok yazı kişisel gelişim, psikoloji, davranış bilimi gibi ruhsal konular ve önerileri de içermekte olduğundan ruh halimiz ve davranışlarımızı da etkileyecek fiziksel şartlanmamız ile ilgili aşağıdaki bilgiler, okudukça ilgimi çektiği için araştırmalarımı derinleştirdim.

Mutlu, güçlü, korkmuş, endişeli, neşeli vb. ruh halleri içinde olmanın aslında bu ruhsal durumları, fiziksel davranışlarımıza ne kadar entegre edebildiğimiz ile de alakalı olduğunu anlatan ilgili yazım için aşağıdaki bilgileri takip edebilir; ya da buraya tıklayarak Uplifers üzerinden okuyabilirsiniz.

Sedat Girgin // Kel Kayanın Meşesi
Yakınlarınızdan zaman zaman pozitif düşünce ve olumlamalar içeren e-postalar almışsınızdır ya da hoşunuza giden yazıları çevrenizle paylaşmışsınızdır. Bu yazı konusu da, işte böyle bir mail sonrası şekillendi.“Sağlıklı Olma Sanatı / The Art of Being Well”.

Başlık, aşina olduğumuz kişisel gelişim farkındalıklarını içeren bir mail ile karşı karşıya olduğumu haykırmasına rağmen; ön yargılarımdan kurtuldum ve okumaya başladım. Dráuzio Varella Brezilyalı bir tıp doktoru. Bulaşıcı hastalıklar üzerine uzmanlaşmış ve sağlık alanındaki gelişmelerin, halk arasında anlaşılabilirliğini arttırabilmek üzere yazılar yazmakta, programlar hazırlamakta.

Dr. Varella’ya göre birçok insan “sağlıklı olma sanatını” hayatına entegre edemiyor. Bir başka deyişle ne düşünüyorsak, onu yaşadığımızı ve hayatımızın, seçimlerimiz sonucu şekillendiğini fark edemiyor. Genetik kodlarımız ve çevresel faktörlerin getirdiği olgulardan sıyrılıp sağlıklı yaşayabilmek için uygulayabileceğimiz basit formüller ile güzellik ve mutluluk dolu bir yaşama sahip olabileceğimizi iddia ediyor.
Christoph Mett // Was ist schon normal?
Zihin ve beden arasındaki koordinasyon bir bütün olarak işlemekte ve beyinden gelen komutlar, hücreler aracılığı ile vücudumuza yansıtılmakta. Olumlu, hoş ve güzel düşünceler ile hücrelerimize de aynı şekilde sağlık, mutluluk ve pozitif enerjiyi aktarabiliriz.Bu durumda eğer sağlıklı bir insan olmak istiyorsan;
  • Duygularını dile getir: Saklanan ya da bastırılan duygu ve düşünceler zamanla taşıyamadığınız yüklere döner ve sizi hasta eder. Duygu ve düşüncelerinizi değer verdiğiniz insanlarla paylaşın. İletişim; diyalog ve kelimeler ile çok güçlü ve mükemmel bir terapi yöntemidir.
  • Karar ver, sorumluluk al ve onu uygula: Kararsızlık; güvensizlik ve endişeyi beraberinde getirir; sorun ve çatışmaları çoğaltır. Kararsız kişilerde mide rahatsızlıkları, sinir hastalıkları ve cilt sorunları baş gösterir. Karar vermek, bağımlı yaşamamayı ve her türlü sonuca karşı sorumluluk almayı gerektirir.
  • Farkındalığını arttır ve kabullen: Özgüven eksikliği ve reddetme, bizi kendimize yabancılaştırır. Özümüz ile bir olmak, sağlıklı bir hayat için olmazsa olmazdır. Kendini kabul etmeyenler; kıskanç, yalan söyleyen, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı kişiliklere dönüşür. Kendini kabullen, seni bilgelik ve sağduyuya yönlendirecek her türlü eleştiriyi mutlulukla kabul et.
  • Çözümler bul: Olumsuz düşünceleri olan insanlar çözüm üretmek yerine, sorunları daha da büyütürler. Üzüntü, dedikodu ve kötümserliği benimserler. Ne düşünürsek; onu yaşarız. Olumsuz düşünce, olumsuz enerji doğurur ve zamanla hastalıkları tetikleyen sorunlar haline gelirler.
  • Güven: Güvenemeyen kişiler iletişim ve empati kuramaz; derin ve uzun süren, sağlam temelli ilişkiler geliştiremez. Güven olmadan, dostluk olamaz. Güvensizlik, kişideki inanç eksikliğinin bir göstergesi sayılır.
  • Hayatı üzgün yaşama!: Mizah, kahkaha, huzur ve mutluluk bizlere sağlık, güç ve dinginlik kazandırır. Mutlu insan, çevresini de geliştirir ve mutlu eder.

Bütün bu öneriler yıllar içinde yapılan araştırmalar sonucunda derlenen “eğer sağlıklı yaşamak isterseniz”teması altında tavsiye edilen basit; ama etkili yöntemler olarak kabul görmekte. Bu tarz yazıları okuduğumuz zaman çoğumuz yeni kararlar alıp, bunları uygulamaya geçmek istiyor; fakat her zaman kararlarımızı uygulayabilmek için yeterince istekli olamayabiliyoruz.

Kimimiz üzgün olduğunda abur cubura dadanıyor; kimimizin ağzından bir lokma geçmiyor; kimimiz spor ile rahatlarken, kimimiz muhtaçlara destek olurken buluyor kendini. Yaptığımız birçok aktivitenin altında andaki huzur teması yatıyor aslında. Şehir yaşamının getirdiği olumsuzluklar, iş hayatında yaşadığımız aksilikler, ilişkilerimizde yaşadığımız sorunlar hepsi stres ve kortizol seviyemizi yükselterek, ruh halimizi etkileyen faktörler. Peki sadece vücudumuzu, o an içinde olmak istediğimiz ruhsal duruma sokarak, duygularımızı ve hatta hormonlarımızı manipule edebilmemiz mümkün olabilir mi?

Vücut Dili // Yüksek ve Düşük Güç Duruşları

Amy Cuddy
TED Talk konuşmaları içinde çok popüler olan bir konu başlığı var: “Vücut diliniz kim olduğunuzu şekillendirir / Your body language shapes who you are”. Bu videoyu çoğunuz izlemiş olabilir; ancak kaç kişi duygularını telkin ile etkileyebilme yetisine sahip, orası tartışılır.

İzlemeyenler için farklı bir vizyon; izleyenler için de hatırlatma olsun o zaman; çünkü hayatın hızı içinde bazen ne hissettiğimiz üzerinde düşünemeyecek ya da verdiğimiz kararları uygulayamayacak kadar “yoğun akıcılıkta” olabiliyoruz. Harvard Üniversitesi’nden bir sosyal psikolog olan Amy Cuddy'nin vücut dilinin, nasıl düşündüğümüz ve hissettiğimizi etkilediğini anlattığı konuşması için buraya tıklayabilirsiniz.

Vücut dilimiz de sözsüz bir iletişim aracıdır. Vücudumuzun, düşünce ve duygularımızdan etkilendiği bilinen bir gerçek; ilginç olan ise bunun tam tersinin de geçerli olduğu. Güç duruşları ve hormon salgıları arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmak için yapılan deneylerde vücut dilimizin, zihnimizi doğrudan etkilemekte olduğu kanıtlanmış. Dr. Cuddy’nin araştırmaları sonucunda 2 dakika süresince “yüksek güç” mimikleri takınmanın, vücuttaki hormon salgılarını etkileyerek, sizi gerçekten güçlü hissettirecek seviyeye çıkarttığı gözlemlenmiş. Konuşmasında, günlük hayattan örnekler vererek; heyecanımızı, üzüntümüzü, stresimizi... vücut dilimizi şekillendirerek nasıl kontrol altına alabileceğimiz ile ilgili çok çarpıcı örnekler de aktarılmakta.
Beyoncé // Oprah Winfrey // Freddie Mercury
Yüksek güç pozları, doğadaki örnekleri gibi vücudumuzun kapladığı alanı genişleterek yapılan duruşlardır. Örneğin kamburunu çıkarmış, kuyruğunu şişirmiş bir kedi daha çok yer kaplayarak, karşısındakine güçlü olduğu görüntüsünü vermeye çalışmaktadır. İnsanlar da aynı şekilde kendilerini güçlü hissettikleri anlarda, güçlü duruşlar sergilerler. Örneğin Titanic filminde, Leonardo DiCaprio’nun canlandırdığı Jack Dawson karakterinin Titanic’in burnunda durup açık denize haykırdığı “I’m the king of the world!” repliği sırasında sergilediği duruş, yüksek güç pozudur. Aynı durumun tersi de düşük güç pozları için geçerlidir. Kendimizi mutsuz, kaygılı, çekingen hissettiğimizde kollarımızı kavuşturur; bacaklarımızı birleştirir; kısacası vücudumuzun kapladığı alanı küçültürüz.

Sonuç olarak vücut dilimizi geliştirerek stres seviyemizi düzenlerken; kendimizi o an içinde bulunduğumuz durumdan çok daha güçlü ve başarılı hissettirerek duygularımızı kontrol altına alabiliriz.

Düşüncelerimiz, deneyimlediklerimizi şekillendirir!

Düşüncelerimiz çoğunlukla deneyimlediklerimizi şekillendiren en önemli etken. Bunun nedeni kimine göre çekim yasası, kimine göre nazar, kimine göre enerji... O zaman, olumsuz ve karamsar düşünerek; demotive bir şekilde yaşamayı tercih etmenin anlamsızlığı daha net fark ediliyor.

Sadece genlerimizin ve sosyal çevre faktörünün “sağlıklı” bir yaşam sürmek için yeterli olmadığını da görüyoruz. Dolayısıyla sağlıklı yaşamak için sağlıklı düşüncelere sarılmalıyız. Eğer sağlıklı düşünemeyecek kadar yorgun bir tutumdaysak, kendimizi güçlü hissettiğimiz bir duruşta 2 dakika süresince kalarak içinde bulunduğumuz karamsar durumdan çıkabilmeyi denemeyi seçmek de bizlerin elinde.  

Bireysel seçimlerimiz, nasıl bir hayat yaşadığımızın temelini oluşturuyor. Üreten, yaşamdan zevk alan, yeteneklerini kullanan / geliştiren, sadece kendine değil; başka canlılara da yararlı olan, sevgi dolu ve saygılı bireyler olmayı, hayatı dolu dolu, mutlu ve sağlıklı yaşamayı seçmek ümidiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.