İçinde bulunduğumuz seneye ait ilk yazım kişisel gelişim kategorisi altında Uplifers'ta 13 Ocak günü yayınlandı. Blog'uma; kişisel olarak tercih ettiğim, sevdiğim, ilginç bulduğum konular özelinde yazmaya niyetlenerek başlamıştım; ancak Uplifers içindeki birçok yazı kişisel gelişim, psikoloji, davranış bilimi gibi ruhsal konular ve önerileri de içermekte olduğundan ruh halimiz ve davranışlarımızı da etkileyecek fiziksel şartlanmamız ile ilgili aşağıdaki bilgiler, okudukça ilgimi çektiği için araştırmalarımı derinleştirdim.
Mutlu, güçlü, korkmuş, endişeli, neşeli vb. ruh halleri içinde olmanın aslında bu ruhsal durumları, fiziksel davranışlarımıza ne kadar entegre edebildiğimiz ile de alakalı olduğunu anlatan ilgili yazım için aşağıdaki bilgileri takip edebilir; ya da buraya tıklayarak Uplifers üzerinden okuyabilirsiniz.
Sedat Girgin // Kel Kayanın Meşesi |
Yakınlarınızdan zaman
zaman pozitif düşünce ve olumlamalar içeren e-postalar almışsınızdır ya da hoşunuza
giden yazıları çevrenizle paylaşmışsınızdır. Bu yazı konusu da, işte böyle bir
mail sonrası şekillendi.“Sağlıklı Olma
Sanatı / The Art of Being Well”.
Başlık, aşina olduğumuz
kişisel gelişim farkındalıklarını içeren bir mail ile karşı karşıya olduğumu haykırmasına
rağmen; ön yargılarımdan kurtuldum ve okumaya başladım. Dráuzio Varella Brezilyalı bir tıp doktoru. Bulaşıcı hastalıklar
üzerine uzmanlaşmış ve sağlık alanındaki gelişmelerin, halk arasında
anlaşılabilirliğini arttırabilmek üzere yazılar yazmakta, programlar
hazırlamakta.
Dr. Varella’ya göre
birçok insan “sağlıklı olma sanatını” hayatına entegre edemiyor. Bir başka
deyişle ne düşünüyorsak, onu yaşadığımızı ve hayatımızın, seçimlerimiz sonucu
şekillendiğini fark edemiyor. Genetik kodlarımız ve çevresel faktörlerin
getirdiği olgulardan sıyrılıp sağlıklı yaşayabilmek için uygulayabileceğimiz
basit formüller ile güzellik ve mutluluk dolu bir yaşama sahip olabileceğimizi
iddia ediyor.
Christoph Mett // Was ist schon normal? |
Zihin ve beden
arasındaki koordinasyon bir bütün olarak işlemekte ve beyinden gelen komutlar,
hücreler aracılığı ile vücudumuza yansıtılmakta. Olumlu, hoş ve güzel
düşünceler ile hücrelerimize de aynı şekilde sağlık, mutluluk ve pozitif
enerjiyi aktarabiliriz.Bu durumda eğer sağlıklı
bir insan olmak istiyorsan;
- Duygularını dile getir: Saklanan ya da bastırılan duygu ve düşünceler zamanla taşıyamadığınız yüklere döner ve sizi hasta eder. Duygu ve düşüncelerinizi değer verdiğiniz insanlarla paylaşın. İletişim; diyalog ve kelimeler ile çok güçlü ve mükemmel bir terapi yöntemidir.
- Karar ver, sorumluluk al ve onu uygula: Kararsızlık; güvensizlik ve endişeyi beraberinde getirir; sorun ve çatışmaları çoğaltır. Kararsız kişilerde mide rahatsızlıkları, sinir hastalıkları ve cilt sorunları baş gösterir. Karar vermek, bağımlı yaşamamayı ve her türlü sonuca karşı sorumluluk almayı gerektirir.
- Farkındalığını arttır ve kabullen: Özgüven eksikliği ve reddetme, bizi kendimize yabancılaştırır. Özümüz ile bir olmak, sağlıklı bir hayat için olmazsa olmazdır. Kendini kabul etmeyenler; kıskanç, yalan söyleyen, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı kişiliklere dönüşür. Kendini kabullen, seni bilgelik ve sağduyuya yönlendirecek her türlü eleştiriyi mutlulukla kabul et.
- Çözümler bul: Olumsuz düşünceleri olan insanlar çözüm üretmek yerine, sorunları daha da büyütürler. Üzüntü, dedikodu ve kötümserliği benimserler. Ne düşünürsek; onu yaşarız. Olumsuz düşünce, olumsuz enerji doğurur ve zamanla hastalıkları tetikleyen sorunlar haline gelirler.
- Güven: Güvenemeyen kişiler iletişim ve empati kuramaz; derin ve uzun süren, sağlam temelli ilişkiler geliştiremez. Güven olmadan, dostluk olamaz. Güvensizlik, kişideki inanç eksikliğinin bir göstergesi sayılır.
- Hayatı üzgün yaşama!: Mizah, kahkaha, huzur ve mutluluk bizlere sağlık, güç ve dinginlik kazandırır. Mutlu insan, çevresini de geliştirir ve mutlu eder.
Bütün bu öneriler
yıllar içinde yapılan araştırmalar sonucunda derlenen “eğer sağlıklı yaşamak
isterseniz”teması altında tavsiye edilen basit; ama etkili yöntemler olarak
kabul görmekte. Bu tarz yazıları okuduğumuz zaman çoğumuz yeni kararlar alıp,
bunları uygulamaya geçmek istiyor; fakat her zaman kararlarımızı uygulayabilmek
için yeterince istekli olamayabiliyoruz.
Kimimiz üzgün olduğunda
abur cubura dadanıyor; kimimizin ağzından bir lokma geçmiyor; kimimiz spor ile rahatlarken,
kimimiz muhtaçlara destek olurken buluyor kendini. Yaptığımız birçok
aktivitenin altında andaki huzur teması
yatıyor aslında. Şehir yaşamının getirdiği olumsuzluklar, iş hayatında
yaşadığımız aksilikler, ilişkilerimizde yaşadığımız sorunlar hepsi stres ve
kortizol seviyemizi yükselterek, ruh halimizi etkileyen faktörler. Peki sadece vücudumuzu, o an içinde olmak
istediğimiz ruhsal duruma sokarak, duygularımızı ve hatta hormonlarımızı
manipule edebilmemiz mümkün olabilir mi?
Vücut Dili // Yüksek ve Düşük Güç Duruşları
Amy Cuddy |
TED Talk konuşmaları içinde çok
popüler olan bir konu başlığı var: “Vücut
diliniz kim olduğunuzu şekillendirir / Your body language shapes who you are”.
Bu videoyu çoğunuz izlemiş olabilir; ancak kaç kişi duygularını telkin ile
etkileyebilme yetisine sahip, orası tartışılır.
İzlemeyenler için
farklı bir vizyon; izleyenler için de hatırlatma olsun o zaman; çünkü hayatın
hızı içinde bazen ne hissettiğimiz üzerinde düşünemeyecek ya da verdiğimiz
kararları uygulayamayacak kadar “yoğun
akıcılıkta” olabiliyoruz. Harvard
Üniversitesi’nden bir sosyal psikolog olan Amy Cuddy'nin vücut dilinin, nasıl düşündüğümüz ve
hissettiğimizi etkilediğini anlattığı konuşması için buraya tıklayabilirsiniz.
Vücut dilimiz de sözsüz bir iletişim aracıdır.
Vücudumuzun, düşünce ve duygularımızdan etkilendiği bilinen bir gerçek; ilginç
olan ise bunun tam tersinin de geçerli olduğu. Güç duruşları ve hormon salgıları arasındaki ilişkiyi ortaya
çıkarmak için yapılan deneylerde vücut dilimizin, zihnimizi doğrudan
etkilemekte olduğu kanıtlanmış. Dr. Cuddy’nin araştırmaları sonucunda 2 dakika süresince “yüksek güç” mimikleri takınmanın,
vücuttaki hormon salgılarını etkileyerek, sizi gerçekten güçlü hissettirecek
seviyeye çıkarttığı gözlemlenmiş. Konuşmasında, günlük hayattan örnekler
vererek; heyecanımızı, üzüntümüzü, stresimizi... vücut dilimizi şekillendirerek
nasıl kontrol altına alabileceğimiz ile ilgili çok çarpıcı örnekler de aktarılmakta.
Beyoncé // Oprah Winfrey // Freddie Mercury |
Yüksek
güç pozları, doğadaki örnekleri gibi vücudumuzun kapladığı alanı genişleterek
yapılan duruşlardır. Örneğin kamburunu çıkarmış, kuyruğunu şişirmiş bir kedi daha
çok yer kaplayarak, karşısındakine güçlü olduğu görüntüsünü vermeye
çalışmaktadır. İnsanlar da aynı şekilde kendilerini güçlü hissettikleri
anlarda, güçlü duruşlar sergilerler. Örneğin Titanic filminde, Leonardo
DiCaprio’nun canlandırdığı Jack Dawson karakterinin Titanic’in burnunda durup
açık denize haykırdığı “I’m the king of
the world!” repliği sırasında sergilediği duruş, yüksek güç pozudur. Aynı
durumun tersi de düşük güç pozları
için geçerlidir. Kendimizi mutsuz, kaygılı, çekingen hissettiğimizde kollarımızı
kavuşturur; bacaklarımızı birleştirir; kısacası vücudumuzun kapladığı alanı küçültürüz.
Sonuç olarak vücut dilimizi
geliştirerek stres seviyemizi düzenlerken; kendimizi o an içinde bulunduğumuz
durumdan çok daha güçlü ve başarılı hissettirerek duygularımızı kontrol altına
alabiliriz.
Düşüncelerimiz, deneyimlediklerimizi şekillendirir!
Düşüncelerimiz
çoğunlukla deneyimlediklerimizi şekillendiren en önemli etken. Bunun nedeni
kimine göre çekim yasası, kimine göre nazar, kimine göre enerji... O zaman,
olumsuz ve karamsar düşünerek; demotive bir şekilde yaşamayı tercih etmenin
anlamsızlığı daha net fark ediliyor.
Sadece genlerimizin ve
sosyal çevre faktörünün “sağlıklı” bir yaşam sürmek için yeterli olmadığını da görüyoruz. Dolayısıyla
sağlıklı yaşamak için sağlıklı düşüncelere sarılmalıyız. Eğer sağlıklı
düşünemeyecek kadar yorgun bir tutumdaysak, kendimizi güçlü hissettiğimiz bir
duruşta 2 dakika süresince kalarak içinde bulunduğumuz karamsar durumdan
çıkabilmeyi denemeyi seçmek de bizlerin elinde.
Bireysel seçimlerimiz,
nasıl bir hayat yaşadığımızın temelini oluşturuyor. Üreten, yaşamdan zevk alan,
yeteneklerini kullanan / geliştiren, sadece kendine değil; başka canlılara da
yararlı olan, sevgi dolu ve saygılı bireyler olmayı, hayatı dolu dolu, mutlu ve
sağlıklı yaşamayı seçmek ümidiyle...